Türkiye’de Toplumsal Cinsiyetin Hukuki Gelişimi

Kutadgu Parıltı
12 min readDec 27, 2019

Legal Development of Gender Equality in Turkey

(Türkiye’de Toplumsal Cinsiyetin Hukuki Gelişimi)

ABSTRACT

This assignment focused on gender equality and women’s rights in the Turkish law system. In the first 11 months at least 430 women, were killed by the men in Turkey. Also, in November 2019, 39 women were killed by men. There has been a significant increase in the number of women killed in Turkey in recent years. On the other hand, In 2015, Sustainable Development Goals have launched by the United Nations. These targets consist of 17 main targets and 169 sub-targets. Also, these targets have accepted by a member of the 163 United Nations including Turkey. In the sustainable development goals, target 5 is focusing on gender equality. On the other hand, target 5 (gender equality) is a significant one including target 4, target 13 and target 16. Turkey is facing issues including these 4 targets. NGOs, governments, universities and the private sector are making collaboration for solving those significant problems. In our society, gender equality and women's Rights are playing an important role for sustainable goals. In our society, gender equality and women’s Rights are playing an important role in the sustainable development ranking. According to SDG Index 2019, Our ranking is 79 of 162 countries. Target 5 Gender Equality is among the goals we need to focus on. The United Nations is focusing on Gender Equality under the title of Sustainable Development Goals. In addition, when we are analyzing Turkish society as sociologically, we are finding a” patriarchal “ society. Especially in Anatolia, the eastern Black Sea and eastern Anatolia regions are heavily involved in a “patriarchy”. According to ToughtCo. Patriarchy means that man has power on the women. In Turkish society, is so many issues caused by that. Such as glass ceiling, women’s murders, mobbing and etc. So many examples are caused by “Patriarchy”. Our society, Man is important for us. They need to feeding, they need to take care of us and they are masters of our houses. They are the symbol of our society. Men are always important to our society. Men are believing in yourself because of that mentality. As a result, That issue, it was caused 39 women killed by men. On the other hand, all these inequalities and women’s rights issues are not caused by patriarchy. In the background of these issues, there are some historical developments. End of the assignment, I want to understand the concept and background of gender equality and women’s right historical development in the Turkish Law system.

ÖZET

Bu Ödev, Türk hukuk sisteminde toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları üzerine yoğunlaşmıştır. İlk 11 ayda en az 430 kadın, Türkiye’de erkekler tarafından öldürüldü. Ayrıca, Kasım 2019'da 39 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Son yıllarda Türkiye’de öldürülen kadın sayısında önemli bir artış olmuştur. Öte yandan, 2015 yılında sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Birleşmiş Milletler tarafından başlatılmıştır. Bu hedefler 17 ana hedef ve 169 alt hedeften oluşmaktadır. Ayrıca, bu hedefler Türkiye de dâhil olmak üzere 163 Birleşmiş Milletler üyesi tarafından kabul edilmiştir. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarında hedef 5 cinsiyet eşitliğine odaklanıyor. Öte yandan, hedef 5 (cinsiyet eşitliği) hedef 4, hedef 13 ve hedef 16 da dâhil olmak üzere önemli bir hedeftir. Türkiye bu 4 hedef de dâhil olmak üzere sorunlarla karşı karşıya. STK’lar, hükümetler, üniversiteler ve özel sektör bu önemli sorunları çözmek için işbirliği yapıyor. Toplumumuzda sürdürülebilir hedefler için toplumsal cinsiyet eşitliği ve Kadın Hakları önemli rol oynamaktadır. Toplumumuzda, sürdürülebilir kalkınma sıralamasında cinsiyet eşitliği ve Kadın Hakları önemli bir rol oynamaktadır. SDG Endeksi 2019'a göre sıralamamız 162 ülkeden 79'dur. Hedef 5 Cinsiyet Eşitliği, odaklanmamız gereken hedefler arasındadır. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri başlığı altında cinsiyet eşitliğine odaklanıyor. Ayrıca Türk toplumunu sosyolojik olarak analiz ederken “ataerkil” bir toplum buluyoruz. Özellikle Anadolu’da, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri “ataerkillik”e yoğun bir şekilde karışmaktadır. Toughtco’ya göre. Ataerkillik, erkeğin kadınlar üzerinde gücü olduğu anlamına gelir. Türk toplumunda bunun neden olduğu pek çok konu var. Cam tavan, kadın cinayetleri, mobbing vb. gibi. Pek çok örnek “Ataerkillike” neden olur. Toplumumuz, insan bizim için önemlidir. Beslenmeye ihtiyaçları var, bize bakmaları gerekiyor ve evlerimizin Efendisi. Onlar toplumumuzun sembolüdür. Erkekler toplumumuz için her zaman önemlidir. Erkekler bu zihniyet yüzünden kendine inanıyorlar. Sonuç olarak, bu konu, erkekler tarafından öldürülen 39 kadına neden oldu. Öte yandan, tüm bu eşitsizlikler ve kadın hakları sorunları ataerkillikten kaynaklanmıyor. Bu konuların arka planında bazı tarihsel gelişmeler var. Ödevin sonunda, Türk hukuk sisteminde toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadınların sağ tarihsel gelişiminin kavramını ve arka planını anlamak istiyorum.

GİRİŞ

Türk toplumlarında kadın, her zaman çok önemli bir yere sahipti. Bu önemini Orta Asya Türk toplumlarında da görmekteyiz. İlk Türk toplumlarında kadın, bugünkünün aksine ailede söz sahibi olan, kocasına destek olan, siyasi, ekonomik ve devlet yönetiminde de söz sahibi olan bir kimlikte görmekteyiz. Özellikle siyasi olarak devlet yönetiminde söz sahibi olarak kadını görmemiz kadının Türk toplumlarında ki rolünü anlamamız açısından ciddi bir öneme sahiptir. Kadının Türk toplumlarında ki önemini Ziya Gökalp’in şu sözüyle de anlamaktayız: “Eski ırkların hiç biri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir.” Tarihsel süreç içerisinde Türklerde kadının önemi günümüze kadar değerini yitirmemiş Osmanlı İmparatorluğu’nda da kadınları devlet işlerinde söz sahibi olarak ve kimi zamanda padişahların bile önünde önemli kimlikleriyle görmekteyiz. Buna en iyi örnekleri ise Turan Sultan, Hürrem Sultan ve Kösem Sultan ile verebiliriz. Türk toplumlarında bu kadar önemli bir yere sahip olan kadın Dünya’da oy verme gibi temel haklara ancak 19. Yüzyılda feminizm hareketinin başlangıcı ile ulaşmaya başlamıştır. Feminizm kavramının temel çıkış noktası kadınlar ile erkeklerin eşit hak ve özgürlüklere sahip olmasıdır. Bu temelde, birinci dalga feministler 19. Yüzyıl itibariyle kadınların talep ettikleri haklara ulaşmaya başlamışlardır. Bunun Dünya’daki ilk örneği olarak Yeni Zelenda’da 1893 yılında kadınlara seçme, 1918 yılında ise seçilme hakkının verilmesini gösterebiliriz. Bunu takip eden süreçte feminizm ve özellikle kadın hakları konusu Dünya’da yükselişe geçmiştir. Birinci dalga feminizm hareketi ile oy kullanma hakkının kazanılmasını savunan birinci dalga feminizmi, 1960 ve 1970’lerde ikinci dalga feminizm takip etmiştir. Kate Millet ve Mary Daly gibi radikal feministlerin savunduğu, toplumsal cinsiyet ayrımlarının tüm toplumsal ayrışmaların en derini ve siyasal anlamda en önemlisi olduğunu savunan bir akım olarak karşımıza çıkmaktadır. 1990’lardan beri de üçüncü dalga feministler olarak karşımıza daha radikal bir grup olarak kadının erkeklerden farklı olduğunu savunan bir kimlik siyaseti olarak karşımıza çıkan, daha radikal bir harekettir. 19. Yüzyılda oy verme hakkının arayışı ile başlayan kadın hakları ve toplumsal cinsiyet ayrımı bugün geldiğimiz noktada tamamen ilk çizgisinden ayrışan bir konuma gelmiştir. Türkiye’de ki gelişimine bakacak olarak kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi cumhuriyetin ilk yıllarına rastlamaktadır. Ancak, tarihsel süreçte kadın haklarının ve toplumsal cinsiyetin hukuki gelişimine bakacak olursak, Osmanlı’ya kadar gitmemiz gerekecektir. Osmanlı döneminde başlayarak kadın haklarının gelişimini incelememiz gerekecektir. Kadınların cumhuriyet ile birlikte Türkiye’de elde ettikleri haklar hız kazanmıştır. 19. Yüzyıl sonrasında, sened-i ittifak, Gülhane Hattı Hümayunu, Islahat Fermanı, Kanuni Esasi, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası ile Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve kadın haklarının gelişimi tarihsel olarak ciddi aşamalar kaydetmiştir.

ANAYASAL DÜZENLEMELERDE TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADIN HAKLARI

19. Yüzyıla kadar olan dönemde düzenli bir hukuk sisteminden çok fazla söz edememekteyiz. Bununla birlikte Orta Asya Türk devletlerinde görülen kadına saygı gösteren bakış açısı, yine kadının bu dönemde kadının önemini kavramamıza neden olmaktadır. Türklerin yazdığı ilk yazılı kitabe olması nedeniyle Orhun yazıtları önemli bir yere sahiptir. Bu yazıtlarda, hükümdarların bilge kişiliklerinden ve halka karşı eşit ve adil olmalarından bahsedilmektedir. Siyasal güç noktasında hükümdar ve hükümdar ailesine mensup kadınların katılabilmeleri kadınların o dönemlerde bazı temel haklara sahip olduklarını bizlere göstermektedir. XI. Yüzyılda Topgaç Buğra Han’a yazılan ilk siyasetname olma özelliği taşıyan Kutadgu Bilig adlı eserde ise iyi bir yönetici olmak için izlenmesi gereken yollar Yusuf Has Hacip tarafından açıklanmıştır. İslam hukukunda ise modern siyasi düşüncenin uzağında bir süreç yaşanmıştır. Bu sistemde var olan hak ve özgürlükler başlangıçtan beri var olan hak ve özgürlüklerdir. Selçuklu dönemine bakacak olursak, Selçuklu Anadolu’dan uzakta kendilerini halkından arındırmış bir şekilde yönetimlerini gerçekleştiriyorlardı. Yine bu dönem hukuksal alanda kadın ve kadına dair herhangi bir hukuksal gelişmeye rastlanılmamıştır. Osmanlı döneminde ise 1809 yılında Sened-i İttifak’a kadar herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir.

Sened-i İttifak (1809)

Sened-i İttifak, padişahla ayanlar arasında imzalanan karşılıklı hakları içeren bir anlaşma niteliğindedir. Türk hukuk sisteminde önemi çok fazladır. Kadın hakları açısından baktığımızda ise, olumlu ya da kayda değer bir gelişme bu dönemde de gözlemlenmemiştir. Bu belge bazı yazarlar tarafından Avrupa’daki Manga Carta’ya benzetilmektedir. Bu husustan da bakıldığında hakın hakları ya da toplumsal cinsiyetin varlığından sened-i ittifakta söz edilememektedir.

Gülhane Hattı Hümayunu (Tanziamat Fermanı) (1839)

Sened-i ittifak’dan sonra ki en önemli hukuki belgelerden biridir. Kişisel hak ve özgürlüklerin tanınması bakımından hayati öneme sahip belgelerden biri olma özelliği taşımaktadır. Toplumsal cinsiyet ve kadın hakları kapsamında incelediğimizde ise, fermanda işlenen diğer haklar bünyesinde değinilebilecek en önemli husus “Eşitlik İlkesi” olarak göze çarpmaktadır. Bu eşit haklardan din tebası gözetilmeksizin bütün halkın yararlanılması ön görülmüştür. Bu bakımdan bakıldığı zaman bile Türk hukuk sistemi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Kadın hakları konusunda ise eşitlik ilkesi içerisinde bu haklardan yaralanabilecek halk içerisinde kadınlardan bahsetmek mümkün olacaktır. Net bir şekilde kadınlara tanınan bir hak olmamakla birlikte, kadın hakları tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Buna ek olarak Tanzimat Fermanı ile birlikte çıkarılan yasalar ile; kız çocukların miras hakkını düzenleyen arazi kanunu, gelinlik vergisinin kaldırılması, cariyelik ve köleliğin yasaklanması, kız okullarının açılması, öğretmen okullarına kız çocuklarında alınması bu alanda ki önemli gelişmelerdendir.

Islahat Fermanı

Kırım Savaşı sonrası Paris Barış Antlaşması öncesi Avrupa’ya karşı imajını düzeltmek üzere çıkarılan bir fermandır. Kadınlar açısından bakacak olursak da herhangi bir direkt yasal düzenlemeye rastlanılmamaktadır. Bu ferman ile etnik kökenler kaldırılarak herkes eşit konuma getirilmiştir. Bu, bu ferman için en önemli konu olarak göze çarpmaktadır.

Kanuni Esasi (1876) / (1876) Anayasası

1876 Kanun-i Esasi’si Türk toplumunun ilk yazılı anayasası olma özelliği taşımaktadır. Buna ek olarak bu belge ile halkın padişah önünde ilk kez hakları olduğunu belirtmesi açısından önemli bir belgedir. Bununla birlikte çizdiği çerçeve bakımından Osmanlı döneminde demokrasiye giden yolda ilk adımların atıldığı yazılı metin olma özelliği taşımaktadır. Kanun-i Esasi ile bir meclisin kurularak padişaha ek olarak meclis aracılığıyla da halkın iradesinin temsili söz konusu olmuştur. Bu bakımdan da çok kritik bir belge olma özelliği taşımaktadır.

Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet çerçevesinde bakacak olursak ise, kadın haklarını merkezinde tutan ilk sivil toplum örgütlerinin kurulmaya başlaması bu dönem denk gelmektedir. Bu sivil toplum örgütlerine örnek olarak; Cemiyet-i İmdadiye (1908), Halide Edip’in kuruculuğunu üstlendiği Teal-i Nisvan (1909), Donanma Cemiyeti Hanımlar Şubesi (1912), Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan (1913). 1917’de hazırlanan Aile Nizamnamesi taslağında tek eşli olma hükmü getirilmiştir. Kadınların sivil toplumda aktif olarak görülmeye başlandığı bu dönem II. Meşrutiyet’e denk gelen bir dönemde gerçekleşmiştir. II. Meşrutiyet her ne kadar rejim, demokrasi ve özgürlükler bakımından olumlu sonuçları olduğu kadar olumsuzlukları da içerse bütünü itibariyle önemli bir dönem olarak adlandırabiliriz. II. Meşrutiyet sonrası dönemde siyasi ve hukuki alanda yaşanan gelişmelerin temelleri II. Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi ile atılmıştır. Bu bakımdan da önemli bir süreç olarak tarihimizde yerini almış durumdadır.

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)/1921 Anayasası

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, milli mücadele döneminde kurucu meclis tarafından çıkarılan 23 madde ve 1 madde-i münferide den oluşan anayasadır. Bu özelliği itibariyle cumhuriyet hukuk tarihimiz açısından çok önemli bir yere sahiptir. Buna ek olarak, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Gibi ibareleri içermesi ile cumhuriyetin ilk yıllarında halkın hak ve özgürlüklerinin çerçevesine çizen önemli içeriklere sahiptir. Bunun yanında, 23 maddeden oluşan kısa bir anayasa olması ve milli mücadele döneminde hazırlanmış olması itibariyle insan haklarına ilişkin herhangi bir çerçeve çizememektedir. Bu çerçeve sebebiyle kadın hak ve özgürlüklerine ilişkin herhangi bir içeriğe sahip değildir.

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Nisan 1924)/1924 Anayasası

Osmanlı devletinin yıkılması ve cumhuriyetin ilan edilmesi TBMM’nin yeni bir anayasa hazırlamaya itmiştir. Bu nedenle 20 Nisan 1924 tarihli ve 491 sayılı Teşkilat-ı Esasi Kanunu hazırlanmış ve yürürlülüğe sokulmuştur. Bu anayasa 6 fasıl ve 105 maddeden oluşmakta olup, 1921 anayasasına oranla daha ayrıntılı ve kapsayıcı bir anayasadır. 1960 Anayasasına kadar yürülülükten kalmıştır. Temel hak ve özgürlükler çerçeve itibariyle korunmuş, 1945 yılına kadar tek partili bir siyasi rejimle Türkiye Cumhuriyetinin ihtiyaç duyduğu düzenlemeler bu çerçevede yapılmıştır. İnsan haklarının tanımı 1789 “İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi” den aynen alınmıştır. Bu özellikleri itibariyle de önemli bir yere sahiptir.

Kadın hakları açısından bakıldığında da, 1934 yılında “Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi”, en önemli özelliği olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde şeri hükümlerle yönetilen Osmanlı, kadınlara hukuk önünde hiçbir hak tanımamış ya da kısıtlı haklar tanımıştır. Seçme ve seçilme hakkının elde edilmesi, 19. Yüzyılda başlayan birinci dalga feminizm hareketinin en temel mücadelesi olan oy kullanma hakkı Türkiye’de milli mücadeleden yeni çıkmış, cumhuriyet tarafından 1924 Anayasası ile sağlanmıştır. Bu hak bazı Avrupa ülkelerinde daha eski dönemlerde kazanılmıştır.1934 yılına kadar gerçekleştirilen değişikliklerle devletin laik yapısı sağlamlaştırılmış, bu sayede devletin şeri hükümlerle yönetilmeyeceği çerçevesi sağlam bir şekilde çizilmiştir. Sonuç itibariyle kadınlara özel yapılan temel bir yasa maddesine rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte, 69. ve 87. Madde kadın hakları açısından direk olmasa bile dolaylı olarak önemli bir yere sahiptir. 69. Maddenin sadeleştirilmiş Türkçe hali şu şekildedir: “Türkler kanun karşısında eşittirler ve ayrıksız kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır ve yasaktır.” 87. Maddede ise; “Kadın erkek bütün Türkler ilköğretimden geçmek ödevindedirler. İlköğretim Devlet okullarında parasızdır.” şeklinde anayasada yer verilmiştir. Buna ek olarak, 05.12.1934 tarihli anayasanın 10. ve 11. maddelerinde değişiklik olmuştur. Bu değişiklik ile 9. madde de “Milletvekili seçmek yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk’ün hakkıdır.” Şeklinde bir değişiklik olmuş. 10. maddede ise “Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk Milletvekili seçilebilir” şeklinde değişiklik gerçekleştirilmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşu ile Türkiye’de kadın hakları alanında yeni bir döneme girildi. 17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Hukukundan aktarılan, Medeni Kanun kabul edilerek, kadınlara boşanma hakkı tanınmıştır. Çok eşlilik yasaklanmış, kız ve erkek çocuklara mirasta eşit pay verilmesi getirilmiştir. 5 Aralık 1934 tarihli değişiklik ile Milletvekili Kanunda gerçekleştirilen değişiklik ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanımış. Meclis yolu bu değişiklik ile kadınlara da açılmıştır. Türk Kadınlar Birliği ve Kadınlar Konseyi gibi uluslararası toplantılara katılım gösteren örgütlerde bu dönem ile birlikte olmuştur.

1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

1961 anayasası Türkiye Cumhuriyeti devletinin üçüncü anayasasıdır. Bu anayasa itibariyle de geçmişte yaşanan kadınlara özel bir maddeye rastlanmamaktadır. Ancak, çeşitli maddelerde yapılan değişikliklerle kadınlara tanınan hak ve özgürlükler arttırılmıştır. Genel itibariyle bakıldığında 12. ve 35. maddelerin kadın hakları çerçevesinde ayrı, özel bir önemi mevcuttur. 12. madde üzerinde yapılan değişiklik ile, “herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.” ve 35. madde de yapılan değişiklik ile, “Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri, ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli tedbirleri alır ve teşkilâtı kurar.” Şeklinde ki değişiklikler hem eşitlik hem de kadının önemi özellikleri açısından önemli bir yer teşkil etmektedir.

1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

12 Eylül 1980 darbesi ile ortaya çıkan yeni rejim hukuki çerçevesi yeni bir anaysa ihtiyacını su yüzüne çıkarmıştır. Bu amaçla 27 Ekim 1980 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1980 anayasası yürürlülüğe koyulmuştur. 27 Ekim 1980 tarih ve 2324 sayılı “Anayasa Düzeni Hakkında Kanun” ile de kapsamı çizilmiştir.

Anayasanın kadın hak ve özgürlüklerine yönelik olan kapsamına bakacak olursak ise, 2001 yılında yapılan değişiklik ile kadınlara yönelik sosyal haklar güvenceye alınmıştır. “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” Şeklinde yapılan değişiklik ile kadınlara yönelik yasalarda önemli bir değişikliğe gidilmiştir. Değişiklik yapılmasa dahi kadın hakları yönünden önemli bir yere sahip diğer madde ise 50. maddedir. Bu madde ile, “Kimse, yaşına cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar…” şeklinde ki anayasal düzenleme ile kadına yönelik pozitif bir ayrımcılık yapılması, en azından hukuk önünde sağlanmaya çalışılmıştır. Anayasa’nın kanun önünde eşitlik başlıklı 10. Maddesi’nde yapılan değişiklik ile de “kadın ve erkek, eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde ibare eklenmiştir. 90. madde değişikliği ve ilaveleri ile de, CEDAW (Kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi) dâhil olmak üzere temel hak özgürlükleri düzenleyen sözleşmelerin kanunların üzerine çıkarılması sağlanmıştır.

2004 yılında kabul edilen ve 1 Haziran 2005 itibariyle yürürlülüğe giren Ceza Yasasıyla kadına yönelik cinsel şiddet eski kanunun aksine kişilere karşı suçlar bölümünde ele alınarak, yaptırımlar ön görülmüştür. Kadını bir birey olarak kanun yapıcının değerlendirmesi açısından önemli bir değişiklik olarak değerlendirebiliriz. Kadın örgütlerinin yıllardan beri mücadelesini verdiği evlilik içinde de tecavüzün suç olması gibi talepler yasallaşmıştır.

SONUÇ

İlk Türk toplumlarında kadının toplum ve devlet yönetiminde ki önemi, İslamiyet ve şeri hükümler ile zayıflamıştır. Sened-i İttifak ile başlayan demokratikleşme süreci ile tekrar anayasa önünde kadının tanınması ve çeşitli haklar tanıması söz konusu olmuştur. Bu düzenlemeler bütünü içerisinde gün geçtikçe kadına tanınan temel hak ve özgürlükler tarihsel süreç içerisinde yükselişe geçmiştir. Bu yükseliş, kadınlara seçme ve seçilme hakkı gibi demokratik hakların verilmesi, mirastan eşit pay almaları gibi demokratik haklar ile de yasalar nezdinde güvence altına alınmıştır. Ancak, son dönemde artan kadın cinayetleri ile bu durum tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Sadece Kasım 2019’da 39 kadın cinayete kurban gitmiştir. Kadın örgütlerinin bu konuda ki çalışmaları İstanbul sözleşmesinin uygulanması ve gerekli yaptırımların uygulanması yönündedir. Tüm bu huşular göz önüne alındığında toplumsal cinsiyetin Türkiye’de ki hukuki gelişimi önemli bir yere sahiptir. Bu önem kadınların sahip olduğu ve sahip olması gereken hakların geçmişten günümüze artarak devam ettiğini göstermekte, ancak son yıllarda bu alanda yeniden sıkıntılar yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümler Ağı’nın 2019 Raporu’na göre Türkiye 162 ülke arasında 79. sırada yer almaktadır. Temel yaşadığı sorunlara bakıldığında da temel hak ve özgürlükler ile toplumsal cinsiyet önemli sorunlar olarak yine burada da karşımıza çıkmaktadır. Kadınlara yönelik eşitsizliklerin azaltılması çok kritik bir öneme sahiptir. Bu alanda yapılan çalışmalar özel sektör, sivil toplum ve devlet iş birliği ile desteklenerek arttırılması hayati bir öneme sahiptir. Başka bir değişle, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramının toplumumuzda öneminin net bir şekilde aktarılarak bu alanda yapılan bilinçlendirme çalışmaları ve hukuki düzenlemelerle hem BM raporları hem de gelişmişlik ve Avrupa Birliği üyelik sürecimizde çok değerli bir yere sahip olan konunun halkımıza indirgenmesi acilen sağlanmalıdır.

REFERANSLAR

1. Kuyaksi, Dr. Ali (2009), “Türk Anayasalarında Kadın Hakları ve Gelişimi”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Türkiye, Hatay)

2. Bingöl, Orhan (2014), “Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de Kadınlık”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, (Türkiye, Karaman), 16 (1): 108–114

3. Heper, Altan (2014), “Feminizm ve Hukuk”, Hukuk Kuramı, (Türkiye, İstanbul), 1 (5): 11–27

4. Kazemi, Prof. Dr. Farhad, (2004), “Toplumsal Cinsiyet, İslam ve Politika”, Özalptan, Arş. Gör. Didem (Çev.), Social Research, (USA, New York), 67 (2): 453–474

5. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”, (2019), “Kasım 2019 Raporu”, http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/veriler/2887/kadin-cinayetlerini-durduracagiz-platformu-kasim-2019-raporu (2.12.2019)

--

--